Bana Çocuk Edebiyatının Resmini Çizer misin Sezen Şengül? – Söyleşi

Bilinçli, nitel, kayda değer, saklanmaya değer ilk çiziminizi hatırlıyor musunuz? Ne zaman, nerde, ne çizmiştiniz? Şimdi nerde, ona ne oldu?
Küçük bir çocukken babaannem ve dedemle bir göl kenarında piknik yapmıştık. Sonrasında eve döndüğümde bu anımızı kurşun kalem ile defterimden kopardığım bir kâğıt üzerine resimlemiştim. Mutlu olacağını bildiğim için babaanneme hediye ettim ve uzun bir zaman boyunca odasında bu resim asılı kaldı. Aradan yıllar geçti, ben büyüdüm, babaannem vefat etti. Göl kenarında piknik resmi ise sanırım pencereden uçup gitti. Şimdi nerede bilmiyorum. Yıllar önce gittiğimiz göl Bolu’daki Yeniçağa Gölü’ydü. Bir şehirden diğerine giderken ne zaman o gölün yakınından geçsem bu anım kalbimde varlığını hissettirir. Belki birgün oğlumu da alır o göl kenarına giderim diye düşündüm şimdi. O resmi yeniden çizerim.
Yeteneğinizi nasıl geliştirdiniz? Çocuk kitaplarına çizimlerinizle katılma fikri/fırsatı nasıl doğdu? Kendinizi bu piyasaya nasıl kabul ettirdiniz?
Aslında resim konusunda yetenekli olduğuma hiç inanmadım. Beni bugüne taşıyan arkamdaki itici güç resmi çok sevmemdi. Bu sevgi öyle çikolatayı çok sevmek filan gibi bir sevgi değil elbette. Resim yaparken ve yaptığım resimler birilerinin kalbine dokunduğunda hayatta kendimi gerçekleştirdiğimi hissediyorum.
Kendimi bildim bileli resim yapardım. Lise yıllarında yaşadığımız evde ve üniversite zamanı yaşadığım öğrenci evimde bir resim köşem vardı. Kendimle baş başa kalıp bu köşede boyaları karıştırmayı, içimden geldiği gibi resim yapmayı çok severdim. Üniversite sonrası araya kurumsal hayat girse de ara ara resim yapmaya devam ettim.
Resimli çocuk kitapları ile gerçek anlamda anne olduktan sonra tanıştım. Çocuk kitaplarındaki resimlerle aramda bir bağ olduğunu ve o tarafa çekildiğimi hissettim. Çocuk kitabı resimlemenin benim için bir tuvale manzara resmi yapıp duvara asmaktan öte, derin anlam taşıdığını fark ettim. Yani şöyle bir şeydi, işin içinde hem resim var hem de ‘çocukluk’. Sonra olanlar oldu. Kurumsal hayatı bıraktım ve tüm zamanımı bu işe ayırmaya karar verdim. Kendini piyasaya kazandırma aşamasının ilk adımı bir portfolyo hazırlamak. Ben de bu şekilde yaptım. İşin en başında resimlediğim hiç bir kitap örneği olmadığı için hayali kitap sayfaları düşündüm ve resimledim. Sonrasında yayınevleri ile tanışmaya başladım.
Çizdiğiniz bir çocuk kitabını elinize aldığınızda kendinizi eserin neresinde hissedersiniz? Mesela kitabı bir film gibi düşünsek, rolünüzü nasıl tanımlarsınız?
Özellikle okul öncesi kitaplar gibi resim yoğunluklu bir kitap ise yazar ile birlikte eserin tam kalbinde olduğumu hissederim. Bu tarz kitaplarda yazar ve çizer birbirini tamamlıyor. Yazarın iç dünyasından gelen hikayeler ve masallar çizerin iç dünyası ile birleşip bir bütün oluyor. Biz bu bütünlükle ortaya çıkan ürüne resimli kitap diyoruz.
Yöntemlerinizden ve prensiplerinizden biraz bahseder misiniz? Bir proje önünüze geldiğinde hangi şartları öne sürersiniz? Ya da size sunulduğunda kabul etmediğiniz şartlar nelerdir?
Bir proje geldiğinde metnin genel konusunun, atmosferinin benim resimlediğim tarzın çok dışında kalmamasına dikkat ederim. Bunun dışında editör ve yazarın çizimle ilgili talepleri, önerileri çok değerli. Bir ekip işi şeklinde çizim sahneleri için fikir paylaşımında olmak çalışma sürecinde çok keyifli geliyor. Bu durumdan farklı olarak tamamen editör ve yazarın beklentilerini karşılamak üzere, çizere hiç alan tanımayan şekilde istenilen çizimler bir çizerin hayal dünyasını hiçe saymak gibi geliyor. Bazen öyle çizim talepleri geliyor ki metindeki karakterin saçındaki tokanın renginden desenine kadar en ufak ayrıntı belirtilmiş oluyor. Bu şekilde olduğunda o kitaptan sanat uçup gidiyor yerine sadece ‘işçilik’ kalıyor. Bu şekilde olduğunda o projede çalışmak istemiyorum. Kanlı canlı kalpten üretmeye ve sanata niyetli değilsek yapay zeka da ne istersek onu çizebiliyor değil mi?
Yazarak derdini anlatanlara çizerek destek veriyorsunuz. Yaptığınız iş kimi zaman hayali somutlaştırmak, kimi zaman gerçeği soyutlaştırmak. İlk adımıysa sanırım görünmeyeni görebilmek. Dolayısıyla çocuk edebiyatına baktığınızda bizim göremediğimiz ama sizin gördüğünüz sorunlar var mıdır diye merak ediyorum. Gerek okur açısından, gerek yazar veya çizer açısından sizce neler iyi gidiyor, nerelerde aksıyoruz?
Bir çizer olarak iyi giden konu sanırım resimli kitaplara olan talebin artması ve bunun bir meslek olarak yapılabiliyor oluşu. Ancak bunun bir de olumsuz tarafı var, büyük bir hızda ve çok sayıda üretilen çocuk kitaplarının ne kadarının nitelikli olduğu tartışılır. Burada okura da büyük iş düşüyor tabii.
Yazarlarla aranız nasıl? Çizimini yaptığınız eserin sahibi ile hangi düzeyde bir iletişim kurarsınız? Hangi kafa yapısındaki yazarlarla çalışmak kolay, hangileriyle çalışmak zordur?
Ben her zaman şuna inanıyorum, çizimini yaptığım eserin sahibini özel hayatta hiç tanımasam bile ben o kişinin özündeki halini çok yakından tanıyormuşum gibi geliyor. Sanki başka bir evrende sıkı dostmuşuz gibi. Bir yazarın yüreğinden kopup gelene en yakından temas eden kişinin ben olduğumu hissederim. Onun hayal ettiği benim de hayalim olur ve resme dönüşür. Ayrıca karşılaşmaların tesadüf olmadığına inanırım.
Çocukların dünyası için yazan birinin içinde muhtemelen hiç büyümeyen bir çocuk vardır. Bu nedenle kafa yapısı ne olursa olsun ortak bir frekans yakalarız diye düşünüyorum.
Çocuklarla aranız nasıl? Onlardan fikir alır mısınız?
Çocuklarla aram her zaman iyidir. Hatta çoğu zaman çocuklarla olduğumda kendimi yaşıtlarımla vakit geçiriyormuş gibi hissederim. Çocukların şeffaflığı ve dürüstlüğüne bayılırım. Benim evdeki editörüm 8 yaşındaki oğlumdur. Resmi ona gösterip burada ne görüyorsun? diye sorarım. Bazen benim bile çizerken göremediklerimi o görür, şaşırırım.
Bir çocuk kitabını çizerken hedefiniz nedir, hangi konularda kendinizi sorumlu hissedersiniz?
Çocuk kitabı resimleme sürecinde hedeften ziyade yolda olmayı seviyorum. İsterimki resimlediğim kitabı bir çocuk eline aldığında sayfalarını çevirmeden elinden bırakamasın. Resimlerim merak hissi uyandırsın. Çocuk kitaptaki karakterlerle bağ kursun.
İyi bir okur musunuz? Çizime başlamadan önce metni nasıl okursunuz? Sonrasında işiniz bitene kadar, kaç defa daha okursunuz? Bu işi yapıyor olmak okuma alışkanlıklarınızı etkiledi mi?
Okumayı çok severim. Günlük yaşamda iyi bir okur muyum emin değilim. Resimleyeceğim metin geldiğinde çıktı alıp altını çize çize okur notlar alırım. Bazen hayalimde hemen bir şeyler canlanmaz. Böyle olduğuda hikayeyi okuyup üstüne uyumayı severim. Uykudayken sanki hayal dünyam devreye giriyor gibi olur, sindiririm. Sonra kendiliğinden sahneler canlanır.
Bu işi yapıyor olmak bir yetişkine göre fazlasıyla çocuk kitabı okumama neden oluyor tabii. Bir kitapçıya girdiğimde ilk iş çocuk kitaplarına yöneliyorum ve genelde onların arasından kitaplar seçip alıyorum.
Çocuk kitaplarını çizerken sizi en çok zorlayan nedir? Tıkandığınız olur mu, sizi neler besler?
Çocuk kitaplarını çizerken beni en çok zorlayan şey zamana bağımlı olmak. Genelde bir plan üzerine çalışırım şu sayfa şu gün bitmeli gibi günlük hedefler koyarım. Ama bazen o iş öyle olmaz. Hayal dünyamda o sahne bir türlü canlanmaz. Böyle olduğunda masadan kalkıp biraz farklı işlerle ilgilenmek gerekiyor. Arka planda beyin düşünmeye devam ediyor. Sonra birden aklıma fikirler geliyor.
Ben en çok doğadan besleniyorum sanırım. Yeşil bir alanda yürüyüş yapmaya bayılırım. Yürüyüş sırasında durup detaylara bakarım. Değişik böcekler, küçük bitkiler ve çiçekler, bir ağacın kabuğundaki yosun deseni gibi ancak yavaşlarsak fark edebileceğimiz güzellikleri görebildiğim için kendimi şanslı sayarım.
Okuyup çizmemeye karar verdiğiniz ya da istemeyerek çizdiğiniz metinler oldu mu? Olduysa size bunu hissettiren neydi?
Metin beni bir noktadan yakalıyorsa genellikle severek ve keyifle resimlerim. Ancak kendi hayata bakış açımın, çizim tarzımın çok dışında kalan metinler olur ise çizmemeyi tercih ediyorum. Resimlediğim metinler duygusal bağ kurmayı ve bu şekilde çalışmayı seviyorum.
Bugüne kadarki en iyi işinizi görmek istesek bize hangi kitabın ismini verirsiniz?
Sanırım en iyi işim şu diyemeyeceğim. Hepsi göz nuru.
Metinlerinden en çok keyif aldığınız yazarlar, çizimlerini en çok beğendiğiniz çizerler kimlerdir?
Metin ve çizimler bir arada en çok beğendiğim yazar ve çizer Benji Davies. Kitap imza kuyruğunda üç saat beklemişliğim vardır.
Hayalinizdeki proje/iş ya da mesleğinize dair en büyük hayaliniz nedir? “Ben yapsaydım” dediğiniz işler oldu mu? Hadi aksini de düşünelim; işinizin geleceğine dair endişeleriniz var mı?
Çizerlik olarak çıktığım bu yolun aynı zamanda ‘yazar ve çizer’ olarak devam etmesini istiyorum. Yazmayı da çok severim ancak henüz içime sinen tamamlanmış hikayelerim yok. Kendi yazıp resimlediğim kitaplarımın olmasını çok isterim. En büyük hayalim şu diyemiyorum çünkü sürekli hayal kuruyorum ve hepsi beni heyecanlandırıyor. Hedeften ziyade yolda olmanın tadını çıkarmayı seviyorum. “Ben yapsaydım” dediğim iş ise James Norbury’nin Yolculuk kitabı.
İşimin geleceğe dair endişesi bir çok çizer gibi yapay zeka elbette. Ancak bir yandan şöyle düşünüyorum; yüzyıllar önce de ressamlar vardı. Onlara deseydik ki fotoğraf makinesi diye bir şey çıkacak ve hepinizin işini bitirecek. Eminim ki endişelenirlerdi. Ancak günümüze baktığımızda ise teknolojinin gelişimine rağmen gerçek sanat eserleri üretilmeye devam ediliyor. Fotoğraf başka şey resim sanatı başka şey diyebiliyoruz. Bence yapay zeka da bu şekilde ayrı bir kol olarak ilerleyecektir. İnsan dünyada var olduğu sürece gerçek sanat ihtiyacı hep olacaktır.
Yazar: A. Erkan AKAY –
Yayın Tarihi: 13.06.2025 09:00 –
Güncelleme Tarihi: 02.06.2025 15:44