Saray’dan dikkat çeken ‘resmi dil’ çıkışı… Mehmet Uçum: ‘Türkçe dokunulmazdır’ – Son Dakika Siyaset Haberleri

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, Türkiye’de anadiller konusunda verilen hakları ve Türkçe’nin yerini yazdı.
YENİ ANAYASAYA DİKKAT ÇEKTİ
Uçum, konuya ilişkin olarak kaleme aldığı yazısında, Türkiye’nin geçmişinde inkâr ve ret politikalarıyla insanların anadillerini öğrenme, kullanma ve anadillerinin özgürlüğünü yaşamaktan mahrum edildiğini söyledi, yeni anayasaya işaret ederek, “Yeni anayasa hayata geçtiğinde Türkiye’deki geleneksel ve yaşayan bütün dil ve lehçelerin kavuştuğu özgürlüklere anayasal dayanak sağlanabilir. Örneğin mevcut hukuki durum, ‘günlük yaşamda kullanılan başka diller ve lehçelerin öğretimine ilişkin hususlar kanunla düzenlenir’ şeklinde bir hükümle anayasal teminata bağlanabilir” ifadelerine yer verdi.
Öte yandan Uçum’un yazısında, “Araya yıllar girdi ve en nihayet ‘Erdoğan devrimi’ gerçekleşti” ara başlığı yer aldı.
Terör örgütü PKK’nin Türkiye’deki tüm güçlerini geri çektiğini duyurmasının ardından Uçum, AA analiz için kaleme aldığı “Bir kez daha vurgulayalım: Egemenliğin ve birliğin dili Türkçe” başlıklı yazısında şu ifadelere yer verdi:
“Türkler, Kürtler, Araplar, Zazalar, Lazlar, Çerkezler, Gürcüler kısaca Türkiye’nin her kesimi Türkiye halkının zorunlu ve ayrılmaz unsurlarıdır. Objektif bir realite olarak Türkçe de Türkiye halkının parçası ve bu nedenle Türk Milleti’nin asli unsuru olan herkes bakımından birleştirici tek dildir, yani birliğin dilidir. Türkiye’nin birlik dilinin Türkçe olmasına hiçbir itiraz olmadığı gibi böyle bir itirazın nesnel temeli de yoktur.
Egemenlik, Türkiye halkının oluşturduğu Türk Milleti’ne ait olduğu için Milletin dili olan Türkçe de egemen tek dildir.
Türkçenin egemen ve birleştirici tek dil olmasının zorunlu sonucu ve değişmez, değiştirilemez kuralı olarak devletin dili yani resmi dil Türkçedir. Eğitimde zorunlu tek dil de Türkçedir.
Milli birliğimizin harcı olan Türkçenin devletin dili yani tek resmi dil şeklinde muhafaza edilmesi bekanın gereğidir. Hiç kimsenin de bunu tartıştığı yoktur. Türkçe dokunulmazdır.
Özetle devletin dili milli egemenlikle ilgilidir, millet olmanın temel unsurlarından biridir, resmi dili ve eğitimde zorunlu tek dili belirler.
KÜRTÇE VE YAŞAYAN DİLLERİN ÖZGÜRLÜĞÜ
Elbette devletin dili Türkçenin statüsü, halkın günlük yaşamda kullandığı diğer dillerin statüsünden niteliksel olarak farklıdır. Türkçe ile diğer dilleri aynı statüye koyup yarıştıran yaklaşımlar gerçekçi ve doğru değildir. Bununla birlikte bütün anadiller, bu dillerin öğrenilmesi ve kullanılması insanın özgürlüğüyle ilgilidir. Devletin görevi bu özgürlük alanını tanımak ve özgürlüğün kullanımına yönelik talepler için gerekli imkanları sağlamaktır.
Ne yazık ki ülkemizin geçmişinde uzunca bir dönem baskın olan vesayetçi sistemde, inkâr ve ret politikalarının bir sonucu olarak insanlar, bırakın anadillerinin öğretimi imkanını, anadillerini kullanmaktan ve anadillerinin özgürlüğünü yaşamaktan mahrum edildiler.
12 Eylül öncesi demokratik mücadeleyle elde edilen Kürtçe sözlük, Kürtçe dergi gibi özgürlük alanları ise hukuki güvenceye kavuşturulamadığı için kalıcı olamadı. Yasaklar, inkâr ve ret politikaları 12 Eylül Faşizmi döneminde tavan yaptı.
ARAYA YILLAR GİRDİ VE EN NİHAYET “ERDOĞAN DEVRİMİ” GERÇEKLEŞTİ
Farklı dil ve lehçelerin öğrenilmesi için 2003’te, farklı dil ve lehçelerin özel öğretim kurumlarında eğitim ve öğretim dili olması konusunda 2014’te 2923 sayılı Kanun’la düzenlemeler yapıldı.
Bu Kanun’a dayanan idari kararlara göre yapılan uygulamalar on yılı aşkın süredir devam ediyor.
Ülkemizde yaşayan diller ve lehçeleri gelecek kuşaklara aktarılabilmek ve bu alanda toplumun da ihtiyaçlarını karşılayabilmek amacıyla “Yaşayan Diller ve Lehçeler” dersi kapsamında Adiğece (Kiril alfabesine göre), Adiğece (Latin Alfabesine göre), Abazaca, Kurmancca, Zazaca, Lazca, Gürcüce, Arnavutça ve Boşnakça dersleri okutuluyor.
Kürtçe (Kurmanca ve Zazaca) Dersi Öğretim Programı 2012-2013 eğitim öğretim yılından itibaren uygulanmaya başlandı. Öğretim programına uygun öğretim materyalleri de hazırlanıyor ve öğrencilere ücretsiz olarak dağıtılıyor.
KÜRTÇENİN BAZI ÖZGÜRLÜK ALANLARI
– Kürtçe dil dersi devlet okullarında ve özel okullarda seçmeli olarak alınabiliyor.
– Üniversitelerde Kürt dili ve edebiyatı/kültürü (lisans) bölümleri ve daha ileri akademik (lisansüstü) çalışmalar için enstitüler var.
– Kürtçe dil kursları açmak mümkün. Kürtçenin eğitim dili olduğu özel okul açma imkânı var.
– Kürtçede yaygın olarak kullanılan ve Türkçe alfabe dışında olan Q, X, W gibi harflerin kullanım imkanları sağlanmış durumda.
– TDK tarafından Türkçe-Kürtçe ve Kürtçe-Türkçe olmak üzere sözlükler çıkarılmıştır.
– Anadillerde siyasi propaganda yapmak serbest.
– Kamuda Kürtçe tercüman hizmeti var.
– Kürtçe çağrı merkezleri açıldı.
– Kürtçe yayınlarla ilgili bütün sınırlamalar kaldırıldı.
– Yirmi dört saat Kürtçe yayın yapan devlet kanalı da bu dönemin eseridir.
– Kürtçe oyunlar sahnelenmesinin önündeki engeller kaldırıldı.
– Kürt edebiyatının önde gelen eserleri Kültür ve Turizm Bakanlığınca yayınlanmaya başlandı.
– Devlet Tiyatroları tarafından Kürtçe tiyatro oyunları sahneleniyor.
Ayrıca, Kürtçe için daha birçok imkân ve özgürlük var. Yani Türkiye’de Kürtçe dahil günlük yaşamda kullanılan diğer dil ve lehçelerin öğretimine ve kullanımına ilişkin hukuki bir sorun yoktur.
ANAYASAL TEMİNAT VE SONUÇ
Yeni anayasa hayata geçtiğinde Türkiye’deki geleneksel ve yaşayan bütün dil ve lehçelerin kavuştuğu özgürlüklere anayasal dayanak sağlanabilir. Örneğin mevcut hukuki durum, “günlük yaşamda kullanılan başka diller ve lehçelerin öğretimine ilişkin hususlar kanunla düzenlenir” şeklinde bir hükümle anayasal teminata bağlanabilir.
Sonuç olarak, Türkçenin egemen ve birleştirici tek dil olmasının zorunlu sonucu ve değişmez, değiştirilemez kuralı olarak devletin dili, yani resmi dil Türkçedir. Eğitimde zorunlu tek dil de Türkçedir. Bunun dışında bu topraklarda kullanılan Kürtçe dahil bütün yaşayan ve geleneksel anadil ile lehçelerin öğrenilmesi ve kullanılması özgürlüğü hukuken düzenlenmiştir. Bu özgürlüğün anayasal seviyede de güvence altına alınması mümkün hale gelmiştir.”