Enkazdan çıkan çözüm! Depreme karşı biyolojik bina
Doğal Hayatı Koruma Vakfı ve Doğal Yapı Malzeme ve Yöntemleri Derneği ortaklığıyla hazırlanan “Afetlere Dirençli Kentler İçin Doğal Yapı Malzemeleri ve Yöntemleri” başlıklı raporda doğal malzemelerle inşa edilen binaların depreme karşı dayanıklılığı konusunda ilginç veriler yer alıyor. 6 Şubat depremlerinin vurduğu Gaziantep ve çevresini kapsayan; geniş çaplı saha araştırmalarına dayanan rapor doğal yapı malzemelerinin yaygınlaştırılması gerektiğini vurguluyor.
YÜZDE 90 YAPAY MALZEME
Raporda inşaatlarda doğal malzeme kullanımından son yıllarda tamamen vazgeçildiği belirtilerek şu bilgilere yer veriliyor: “Son 30 yıllık dönemde yapılaşma ve şehirciliğin giderek artan bir biçimde doğadan uzaklaştığı gözlemlenmektedir. Geçmişte iklimlerden kaynaklanan özel bölgelerin dışında, yapılarda yüzde 30, 40 oranında organik malzemeler ve yüzde 60, 70 oranında inorganik malzemeler kullanılmışken günümüzde özellikle büyük kentlerdeki modern yapılarda yüzde 90, 100 oranında yapay olan, doğaya, canlılara ve insan metabolizmasına yabancı yapı malzemeleri kullanılmaktadır. Binalar ve inşaat sektörü açık ara en fazla sera gazı salımı yapan sektör olup, küresel emisyonların yüzde 37’sini oluşturmaktadır.“
YAPI BİYOLOJİSİ
Raporda dikkat çeken kavramlardan biri olan “yapı biyolojisi” şöyle tanımlanıyor: “Yapı-insan-çevre ilişkilerini bütünüyle ele alan yapı biyolojisi yaklaşımında, yapı bir organizma olarak değerlendirilir ve doğal yapı 25 temel ilkeye dayandırılır. Bu yaklaşıma göre yapı, insanı dış hava koşullarından koruyan bir barınağın ötesinde, yaratıcılığı ve potansiyelleri harekete geçiren bir alan açmaktadır. Böyle bir yapı, içinde yaşayan kişinin ihtiyaçlarını karşılamanın ötesinde, sağlıklı iç mekân iklimi (hava kalitesi) oluşturur, sosyal ve ekolojik gereklilikleri karşılar ve kültürel çevresine uyum sağlar.”
MOLOZLAR İNCELENDİ
Raporda, Gaziantep ve çevresindeki enkazdan kalan moloz yığınları üzerinde yapılan incelemeler için, “Depremden etkilenen bölgede büyük miktarda moloz ve yıkım atıkları mevcuttur. Bu atıkların sınıflandırılabilmesi ve yalnızca beton ve tuğla parçaları gibi mukavemeti yüksek elemanların çıkarılması koşuluyla, gabion veya ‘dolgu taş duvar’ tekniğine uygun malzeme kaynağı oluşturmak mümkündür. İnşaat için test edilmesi gereken diğer mevcut atıklar; yeraltı toprağı (içeriğinde yeterli miktarda kil olan ve organik madde içermeyen hafriyat atıkları) veya taş kesme atölyelerinin veya kum ocaklarının artığı ince toz malzemelerdir” deniliyor.
YIĞMA TAŞ ÖNERİSİ
Raporda Gaziantep yöresinin özelliklerinden hareketle yığma taş yapılar üzerinde durulurken, “Her ne kadar her türlü felakete karşı dayanıklı (taş suya dayanıklı, yanmaz ve ısıya karşı çok iyi koruma sağlar) ve antik Yunan döneminden beri kullanılan bir çözüm olsa da bu yöntemin ihtiyaç duyduğu; hammadde miktarının fazlalığı, tasarım ve kesimdeki hassasiyet, inşaat sürecini zorlaştırmaktadır. Ancak bu teknik yüzyıllar boyunca dayanıklılığını kanıtlamıştır” görüşleri sıralanıyor.
AHŞAP TAŞIYICI SİSTEM
Binalarda ahşap kullanımıyla ilgili de şu ifadelere yer veriliyor: “Türk Deprem Yönetmeliği- 12. Bölüm uyarınca çapraz elemanlarla desteklenmiş ahşap taşıyıcılı yapılara izin verilmektedir, ancak deprem riskine bağlı olarak yükseklik en fazla 7 m ile 10,5 m arasında sınırlıdır. Ahşap ile dayanıklı bina tasarımı söz konusu olduğunda başka önlemlerin de alınması gerekir. Ahşap taşıyıcı sistemin hafifliği ve sünekliği depreme karşı daha iyi bir direnç sağlar ancak deprem sırasında hasarları önlemek için çatı ile temel arasında iyi bir destek ve bağlantı ilişkisi gerektirir.“
[email protected]
Kaynak: Web Özel